Hayat tek birim ; zaman.
Nasıl tutulur elde bilmiyorum. Tutabilen olduğunu da sanmıyorum. O kadar öznel , spesifik ve karmaşık bir algı ki ; insan anlatırken bile çelişkiye düşüyor. Sahip olunabilir mi ? Sanmıyorum. Sadece değerlendirilebilir benim gözümde. Kıymetli bir şeyi keşfettiğiniz de onu hayatınızın neresine koyacağınızı veya nerde saklayacağınızı bilemediğiniz anlar oldu mu ? İşte “zaman” da öyle. Kıymetini anlamak için bir süre çarçur etmeniz , muallakta kalmanız gerekiyor.
Her anın tekrarsızlığının ve kendine aitliğinin sürekli farkındaymışız gibi sanıyoruz. Alakası yok. İnsan her şeye çabuk alışmaya , “kötü” şeylere daha çabuk alışmaya müsait bir canlı. Zamansız tekerrürler bu yüzden hayatımızın keşkelerini oluşturuyor. Ve zamanın değerini her gün daha çok anlamamıza rağmen tek bi anı bile özelleştiremiyoruz , özleştiremiyoruz. Tekdüzeliğin güvenli kollarında yaşamak her zaman daha iyi geliyor. Cesaretle aydınlanma arasındaki grafikte hep ortalarda ama inatla hamlesiz kalıyoruz.
An çok kısa , anı değerli. Ve ne ne zaman sonlanır bilinmeyen bir hikayedeyiz. Bugün son günümüz olsa neler ister neler yapardık bir düşünün. Kimler ne itiraflarda bulunur , kollar kimlere açılır , içimize okuduğumuz itiraf mektupları kimlere postalanır ? Her an sonmuş gibi , her an sonsuzmuş gibi bu yüzden tekrara düşen günlere bakakalmakla her anı yaşamak zıt bir çizgide.
Bir reçete oluşturmak imkansız ama bence herkes en iyi kendine doktor olabilir. Zamanın kıymeti nasıl bilinir , zamanı en iyi nasıl değerlendiririz , kısa zamanda yapılacak en güzel şeyler. Boş vermek lazım bu içi dışı boşluğa müsait soruları. Asıl sorulması gereken şu “nasıl daha iyi hissetmek mümkün ? “ yada mümkün mü ?
Alıştığınız koşullar ve tekdüzelik veya o tekdüzeliğin içindeki küçük farklılıklar sizi mutlu ediyorsa sözüm yok aksine tebrikler zor olanı başarmışsınız. Benim sözüm arada kalmışlara , yolu şaşırmışlara ; sizden ziyade olanlara. “Keşke” ile “iyi ki” arasında boğulanlara.
Her zaman eksik kalan bir şeyler olacak. Takılı kaldığımız yerlerde de çıktığımız tepelerde de. Bir şeyler hep daha iyi ; daha güzel gelecek. Unutma ; bazen komşunun bahçesindeki çimen daha yeşil gözükebilir belki de sadece göz yanılmasıdır ?
Kabul etmek lazım ; olanı , olmayanı. Hayatın verdiklerini aldıklarını. Bir yolda hem yürüyüp hem yolu sorgulayamayız. Ya durmayı seçmek lazım yada ilerlemeyi.
Her an kahkaha atmak imkansız ama şunu da hatırlamak gerek , son an olabilir. Birkaç güzellik lazımdır belki de sadece. Biraz da rengarenk cümleler , telkinler , kendinle savaştığında kaybeden olmaktan vazgeçmeler.
Zamanın sana ait. Ve sahip olduklarının en değerlisi , insanın kendisinin bile , heba etmesine izin vermemesi gereken bir ödül.
Geçen onca zamandan sonra , bırak cesaret edilen anıların , ansızın ama tutkuyla yapılan çılgınlıkların , her şeye rağmenlerin en çok da “yine olsa yine” yaparımın yorgunluğu , yüzünde iz bıraksın.
Vazgeçtiğin anda tek bir ışık var ; biraz zaman biraz ümit.