Kafamdaki taşları birbirine sürterek kıvılcım çıkarıyorum. İnanır mısın ateş beni bile yakabilecek derecede. İnanmak uğruna tükettiğim közler ve yüzler geliyor aklıma. Durdum , bir kere daha vurdum önce taşı taşa sonra da beni bana. Bir zaman dilimine dönmek istiyorum , dilimlenirken milim milim beni benimle kırıyorum. Hayat tükeniyor , bileniyorum. Tamam dedim , sonrası geniş bir susuş. Huşuyla ben geldim.
Tüketmek uğruna enine , boyuna konuşalım. Tükettiğim bir hayat varken önümde , biraz da seninle dolalım. Neler tarih oldu hayatında , ne kaldı geriye senden. O büyük idealler , vazgeçilmiş hayaller biraz da sitemkar cümleler. Tamam tamam , yarına geçelim.
Hayat ileriye dönük yaşanırken geriye dönük anlaşılıyor. Bu yüzden aklın dündeyken dilin hep yarında. Yarın onu yapacaksın , yarınlarda bunlar olacak , dün yapamadın biliyorum fakat yarın en güzel sen yapacaksın. Yapsan ne olur ; yapma , yapmadan da olur. Bitirmeden de yol yürünür , akşam olmadan da gidilir. Sadece sabahlar yok beyazlar için aydınlık bir gece yarısı da beklenir. Geldim , gördüm ve biraz durdum. Beklerken önce beni bana dönüştürdüm , çokça ton birazda yön biriktirdim. Ve en sonunda sana geldim.
Birden fazla yolda kaybolduğum için güne çıkmam zor oldu haliyle. İnsanların silüetleri ile dolu , gölgeli hatırları seçtim. Birinci çoğul kişinin hakkı verildi , üçüncü tekil kişiyi seçtim. Bazı erdemli cümleler için söze geldim.
Farazi bir hayal pazarı , ideallerin hırsı , sahip olmanın gücü ve gün geçtikçe yaklaşan ölüm betimlemeleri. Ünlemlerle dolu bir paragraf , geriye kalan satırlar virgül ve noktadan ibaret. Okudum , okudun birden fazla harfle birlikte sadece sona geldim.